21.02.2020

ZİZEK, TAXİ DRİVER VE AMERİKA

Zizek

Zizek’in “the pervert’s guide to ideology” isimli belgeselinde çeşitli filmlerde kapitalizm ve sistemle ilintili bireyin dünyasına etkiler anlatılmaya çalışılmış, Otomatik Portakal’dan Taxi Driver’a izleyenlerin pek üstünde durmadığı sahnelerin anlamsal karşılığı sistem eleştirisi üzerinden çözümlenerek gözler önüne serilmiştir. Bu belgeselin çarpıcı noktalarından biri de Taxi Driver filminde ana karakterin, yardıma muhtaç olarak gördüğü Iris karakterine yardımcı olmaya çalışmasını Amerika’nın Vietnam’da Afganistan’da Irak’ta yaptığı benzer bir yardım çerçeveli eylemiyle anlatısı. Taxi Driver’da ana karakterin Iris karakterine olan yardım çabaları Iris tarafından pek umursanmaz, istismara uğrayan, geçimini seks işçiliği yaparak kazanan Iris’ın bu yardıma kapalı durumu, yardıma ihtiyacı olduğunu düşünen ana karakteri bir süre çileden çıkarır. Geçimini hayat kadınlığı yaparak kazanan Iris artık ana karakter için kurtarılması elzem bir şeye dönüşür bu dönüşüm Iris’dan bağımsız olarak ana karakterin zihnindedir. Burada demokrasinin getirilmesi, kargaşanın son bulması için kendinde eyleme gücü bulan Amerika’nın, yardım etmeyi istediği ülkelerin aslında Amerika’nın yardımını istemediği gerçeğiyle benzeşir. Kargaşanın olduğu ülkeler en kötü hallerinde bile Amerika’nın yardımını dilemekten geri dururlar, peki Amerika ile ana karakterimizin yardım eylemi nasıl şiddet eylemine dönüşür ? Burada Zizek bu açmazın yani yardım etmeye gönüllü olanın yardımını istemeyene karşı bu durumdan ötürü şiddet patlamasına yöneldiğini anlatır. Amerika’nın yardım için gittiği ülkelerde yaptığı budur, Taxi Driver’da da filmin sonunda ana karakter olan Travis cinayet silsilesine başlar, yardım edilmesi gerekli olan kızın etrafında kim varsa öldürmeye öldürür. Zizek bu durumu da şiddetin asla soyut bir şiddet olarak anlaşılamayacağını bilişsel bir hafızanın, haritanın ürünü olduğunu, yani yardımı istenmeyen Amerika’nın veya Travis’in iktidarsızlığının üstünü örtmek için şiddete başvurduğunu gösterir.

UNUTMA BİÇİMLERİ

Marc Auge

Etnolog, düşünür Marc Auge “Unutma Biçimleri” adlı kitabında bize insanlığın unutma, bellek ve hatırlama olgularına yaklaşımını anlaşılır şekilde aktarmaktadır. İnsanın her daim hatırlayarak, hatırlatarak varolduğu düşüncesine karşın ki bu haklı bir düşüncedir çünkü uygarlığın bilgi aktarımıyla geliştiği açıktır, insanın hayata devam ederken unutmasının da en az hatırlaması kadar mühim olduğuna vurgu vardır. Hatırlama kültürel bir bellek olarak her doğan insana tesir edecek izlere sahip olduğu gibi çarpıcı bir biçimde unutma-hatırlama ele alınırken, belleğin insan üstündeki tesiri ifade edilmektedir. Bir bakıma Freudyen bakış açısıda ele alınmıştır kitapta. Unutmanın üç figüründen bahseder Marc Auge, bunlardan birinci figür geriye dönmedir (retour). Kısaca ilk unutma figürü şuan ki zamandan ve yakın geçmişten bağımsız şekilde en geçmiş zamanla basit bir geçmişi öne çıkarmayı ifade eder. İkinci unutmanın figürü ise şimdiyi bulmaktır. Bu figürde şimdiyi yeniden bulmak için şimdiyi geçmişten ve gelecekten uzaklaştırma anlamı taşır. Üçüncü figür ise yeniden başlamadır. Geçmişi unutarak geleceği bulmak olarak ifade edilen bu figür unutmanın en keskin halini ifade ediyor olabilir. İnsanlığın bir şekilde hatırlayarak bağlılık kazandığı geçmiş, unutarak da insanın gelişimine pek tabii katkı sağlayabilir. Unutmak, insanlığın en az hatırlamak kadar ihtiyacı olan bir olgudur.

© İmgesel Yorum
Tüm Hakları Saklıdır.